Yüce Rabbim, dünyada yaşayan herbir canlıya türlü türlü dert vermiştir. Derdini veren Rabbim elbette ki dermanını da vermiştir. Bize kalan o "mucizevi şifayı"bulmaktır. Derdin dermanı, nereden geleceği bilinmez; ister karada, ister havada, ister denizde...
Yeter ki bizler o şifalı iksiri arayalım...
Herkesin bir derdi vardır ve bunları saymakla bitiremeyiz. Kiminin dillerde yankılanan kiminin ise yüreğinde kilitli kalan acıları vardır. Anlatabilen, acısını kelimelere dökülür anlatamayan ise sessizliğinde boğulur...
O sessizlik öyle ağırdır ki; gece yatağa uzandığında başını yastığa değil de içine gömdüğün haykırışlara dayarsın. Hiç kimse bilmez senin içindeki acıyı, içine akıtırsın gözyaşlarını. Hikayenizi derdinizi anlayabilecek güvenilir birini bulun ve siz onu o sizin hikayelerinizi dinleyin. Sonuç olarak her iki hikayeyi özdeşleştirin, her ikiside aynı...
Her insanın kendine özgü bir hikayesi vardır demiştim, yazının giriş bölümünde. İşte o hikayelerden biri: Genç yaşta geçirmiş olduğu bir rahatsızlık, anne-baba-abisini kaybetmiş bir delikanlı. Küçükken mutlu bir hayatı, şimdi yetişkin oldu;Yürüyemiyor ama hiçbir zaman umudunu kaybetmemiş ve hayata sımsıkı sarılmış. Birçok engelli ailesiyle tanışma fırsatı bulmuş ve hikayesine şöyle devam ediyor:
Ben onların hayat hikayelerine dokundum onlar da benim hikayeme dokundu. Onlar bana yol gösterdi, bende onlar için, neler yapılması gerektiği hakkında bilgi verdim. Bu konuda duyarsız kalan vatandaşlar,ellerinden geleni ardına koymamaya gayret gösteriyorlar... Bir Engelli arkadaşımın annesi şikayetlerini şöyle dile getiriyor;
- Tekerlekli sandalyede çocuğumu gezintiye çıkarıyorum birde bakıyorum ki engelli rampasına bir araç park etmiş, daha sonra aracın sahibi geliyor...
- aracınızı bir daha engelli rampasının önüne park etmeyin, diye uyarıda bulunuyorum ama dinleyen kim! Herhangi bir yerde yemek yiyecek oluyoruz, kendini bilmez vatandaşın biri geliyor ve;
- acaba oğlunuzun-kızınızın nesi var, soruyor. Buda yetmezmiş gibi;benimde akrabamın bir çocuğu da engelli, Allah şifasını bol versin. ..
demelerii yokmu insanı canından bezdiriyor ve yiyeceğimiz yemeği bile yemeden apar topar kalkıyorum oturduğumuz yerden...
Görme engelli arkadaşların sıkıntısı da aynı oranda. Çarşıda gezinirken;görme engellilerin kullandığı sarı demirlerle döşenmiş yolu esnaflarımız işgal ederek arkadaşlarımın yaralanmalarına sebep oluyor. Görme engelli arkadaşım yaşadığı sorunları ve zorlukları şöyle dile getirdi;
- bizler için en büyük sorunlardan biride, ulaşım ve erişim. Engelli bireylerin evde oturmadan korkusuzca dışarı çıkıp dolaşmaları ve gönüllerince eğlenmeleri gerek...
- daha önceden de belirttiğim gibi;görme engellinin en büyük derdi güvenli ulaşım ve erişim. Caddelerde özgürce kimseye muhtaç olmadan yürümek isterim., Sesli trafik lambaları var büyükşehirlerde,keşke diyorum;buralarda da olsa, hiç değilse yardım almadan karşıdan karşıya geçmek isterdim. Rehber köpek bulundur yanında, sana yol gösterici tehlikeli yerlerden koruyucu, ama onunda bakımı var birde maliyeti çok yüksek. Diğer bir sorunda, sokak hayvanlarından ben onu nasıl koruyacağım. O zaman toplu taşıma araçlarına da binemem. Zaten devletin vermiş olduğu aylıkla kıt kanaat anca geçinip gidiyoruz, hasta bir annem var onunla kalıyorum. Çok şükür aç değil, açıkta değiliz. Gerek komşular gerekse belediye yardım elini uzatmış durumda. Yılda1 veya iki kere yakacak dertleri yada sıkıntımız oluyor, bir arkadaşıma bir alo diyorum tamam. Arkadaş dediğim kişi, ailemin üyesi gibi birşey. Benim başkanım, (gönlümüzün başkanı)...
Yeter ki bizler o şifalı iksiri arayalım...
Herkesin bir derdi vardır ve bunları saymakla bitiremeyiz. Kiminin dillerde yankılanan kiminin ise yüreğinde kilitli kalan acıları vardır. Anlatabilen, acısını kelimelere dökülür anlatamayan ise sessizliğinde boğulur...
O sessizlik öyle ağırdır ki; gece yatağa uzandığında başını yastığa değil de içine gömdüğün haykırışlara dayarsın. Hiç kimse bilmez senin içindeki acıyı, içine akıtırsın gözyaşlarını. Hikayenizi derdinizi anlayabilecek güvenilir birini bulun ve siz onu o sizin hikayelerinizi dinleyin. Sonuç olarak her iki hikayeyi özdeşleştirin, her ikiside aynı...
Her insanın kendine özgü bir hikayesi vardır demiştim, yazının giriş bölümünde. İşte o hikayelerden biri: Genç yaşta geçirmiş olduğu bir rahatsızlık, anne-baba-abisini kaybetmiş bir delikanlı. Küçükken mutlu bir hayatı, şimdi yetişkin oldu;Yürüyemiyor ama hiçbir zaman umudunu kaybetmemiş ve hayata sımsıkı sarılmış. Birçok engelli ailesiyle tanışma fırsatı bulmuş ve hikayesine şöyle devam ediyor:
Ben onların hayat hikayelerine dokundum onlar da benim hikayeme dokundu. Onlar bana yol gösterdi, bende onlar için, neler yapılması gerektiği hakkında bilgi verdim. Bu konuda duyarsız kalan vatandaşlar,ellerinden geleni ardına koymamaya gayret gösteriyorlar... Bir Engelli arkadaşımın annesi şikayetlerini şöyle dile getiriyor;
- Tekerlekli sandalyede çocuğumu gezintiye çıkarıyorum birde bakıyorum ki engelli rampasına bir araç park etmiş, daha sonra aracın sahibi geliyor...
- aracınızı bir daha engelli rampasının önüne park etmeyin, diye uyarıda bulunuyorum ama dinleyen kim! Herhangi bir yerde yemek yiyecek oluyoruz, kendini bilmez vatandaşın biri geliyor ve;
- acaba oğlunuzun-kızınızın nesi var, soruyor. Buda yetmezmiş gibi;benimde akrabamın bir çocuğu da engelli, Allah şifasını bol versin. ..
demelerii yokmu insanı canından bezdiriyor ve yiyeceğimiz yemeği bile yemeden apar topar kalkıyorum oturduğumuz yerden...
Görme engelli arkadaşların sıkıntısı da aynı oranda. Çarşıda gezinirken;görme engellilerin kullandığı sarı demirlerle döşenmiş yolu esnaflarımız işgal ederek arkadaşlarımın yaralanmalarına sebep oluyor. Görme engelli arkadaşım yaşadığı sorunları ve zorlukları şöyle dile getirdi;
- bizler için en büyük sorunlardan biride, ulaşım ve erişim. Engelli bireylerin evde oturmadan korkusuzca dışarı çıkıp dolaşmaları ve gönüllerince eğlenmeleri gerek...
- daha önceden de belirttiğim gibi;görme engellinin en büyük derdi güvenli ulaşım ve erişim. Caddelerde özgürce kimseye muhtaç olmadan yürümek isterim., Sesli trafik lambaları var büyükşehirlerde,keşke diyorum;buralarda da olsa, hiç değilse yardım almadan karşıdan karşıya geçmek isterdim. Rehber köpek bulundur yanında, sana yol gösterici tehlikeli yerlerden koruyucu, ama onunda bakımı var birde maliyeti çok yüksek. Diğer bir sorunda, sokak hayvanlarından ben onu nasıl koruyacağım. O zaman toplu taşıma araçlarına da binemem. Zaten devletin vermiş olduğu aylıkla kıt kanaat anca geçinip gidiyoruz, hasta bir annem var onunla kalıyorum. Çok şükür aç değil, açıkta değiliz. Gerek komşular gerekse belediye yardım elini uzatmış durumda. Yılda1 veya iki kere yakacak dertleri yada sıkıntımız oluyor, bir arkadaşıma bir alo diyorum tamam. Arkadaş dediğim kişi, ailemin üyesi gibi birşey. Benim başkanım, (gönlümüzün başkanı)...